Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel: “Anayasa’nın İlk Dört Maddesine El Uzatanın Elini Kıracağız”

13.10.2024

-“BAŞKANLARIMIZIN CEBİNDE İKTİDARIN ANAHTARI VAR”

-“PARTİMİZE İKTİDAR YOLUNU AÇACAKLAR”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Muğla’nın Datça ilçesinde yaptığı konuşmada, ilk seçimlerde iktidara geleceklerini vurgulayarak, “Ahmet Aras’ın cebinde bir anahtar var. Aytaç Kurt’un cebinde bir anahtar var. Aytaç Başkanın cebindeki anahtar, Datça Belediyesi’nin kapısının, kasasının anahtarı değil. Ahmet Başkanın cebindeki anahtar, Muğla’nın altın anahtarı değil. Onların ceplerindeki anahtar, önümüzdeki seçimlerde Atatürk’ün partisinin iktidarının anahtarı. Eğer ki bugüne kadar çalıştıkları gibi, umduğunuz gibi dürüst, gayretli çalıştıklarında, emeğe değer verdiklerinde, doğayı koruduklarında, kent suçlarına karşı mücadele ettiklerinde bu yaptıkları görev partimize iktidar yolunu açacak. İktidarın anahtarı onların ceplerinde” ifadesini kullandı. Anayasa değişikliği tartışmalarına değinen Özel, “Devletimizle, milletimizle, ülkemizle birlikte bir bütünüz, bayrağımız belli, başkentimiz belli, kurucumuz belli, bunlarla sorunu olanlar da belli. Onlara, ilk dört maddeye el uzatanın da elini kıracağız, o kadar söyleyeyim” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Muğla’nın Datça ilçesinde CHP İlçe Başkanlığı’nı ziyaret etti. Daha sonra kendisini karşılamaya gelen vatandaşlara seslenen Özel, “Güzel Datça’nın, güzelim Datça’nın güzel insanları, hepiniz hoş geldiniz. Böyle bir pazar gününde, yazdan kalma son bir günde bugünü eşi, dostu, ailesi, çocuğuyla, torunuyla, annesi ve babasıyla geçirmek varken ilçe ziyaretimize gelip, ilçenin önünü böyle miting alanına çeviren ve Türkiye’nin en büyük ailesi olduğunu gösteren CHP’liler, hepiniz hoş geldiniz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. İl başkanımız Zekican Balcı ile birlikte geldik. İlçe başkanımız Sezai Öz’ün şahsında, bir önceki İlçe Başkanımız Aytaç Kurt’u burada çok yüksek oyla belediye başkanı seçtiniz. Yine önceki dönem Bodrum’un Belediye Başkanı olan büyükşehir adayımız Ahmet Aras, Muğla’da aldığı en yüksek oyu Datça’dan aldı. Hepinize teşekkür ediyorum” dedi. Özel, şunları söyledi:


“İLK SEÇİMDE İKTİDAR OLACAĞIZ”

“Datça’nın kış nüfusu 25 bin, yazın 100 bini geçiyor, 150 bini buluyor diyenler var. Datça’ya olanaklar, kışa göre yollanıyor ama hizmet yaza göre isteniyor. Muğla’da aynı sorun var. Ahmet Başkan yüksek oy alınca, Datça’daki su sorunu da biliyorum. Dedim ki Datçalılar size bir mesaj vermiş. Büyük bir destekle, yüksek bir hizmet bekliyorlar. Biraz önce, ‘Birinci etap çalışmayı bitirdik. Sekiz mahallenin su sorununu çözdük. İkinci etaba başladık, geri kalanını çözüyoruz’ dedi. Kendisine teşekkür ediyorum. Tebrik ediyorum. Aytaç Başkan örgüt emekçisi. Siyasi yaşamımızda hep aramızın çok iyi olduğu, ben değişim yoluna çıktığımda beni ilk destekleyen ilçe başkanlarımızdan, delegelerimizden bir tanesiydi. O Datça’da belediye başkanlığına aday oldu. Anketler yaptık. Örgütümüzdeki gücünün sokakta da Datça’da da olduğunu gördük. Görevlendirdik, o da çok büyük başarı elde etti. Tabi Datça çok önemli bir kent. Hasan Ali Yücel’in oğlu Can Yücel’in memleketi. Onun gözbebeği. Knidos Antik Kenti var. Ege ile Akdeniz’i ayıran, bunun dünyanın en stratejik deniz noktalarından bir tanesi tarih boyunca. O Knidos Antik Kenti’nin adına kurulan Knidos Derneği bundan 3 yıl önce bana yılın milletvekili ödülünü vermişti. Uzun bir yolculuktan sonra o ödülü almaya gelmiştim. Sonra beni güneş batımına götürdüler. Burada bir dilek dile dediler. Ben Türkiye ile ilgili bir dilek diledim. Ama yanımdakiler kendimle ilgili bir dileği söyleyip, ‘Buraya geldin, inşallah bir dahaki sefere genel başkan olarak geleceksin’ demişlerdi. Bugün Knidos’a gidemedik ama Datça’ya Genel Başkan olarak geldim. Emin olun, şunu söyleyeyim. Knidos’ta tuttuğum dilek kendime dair değildi. Makama, mevkiye dair değildi. Ama yanımdakilerin tuttuğu dilek gerçek oldu. İnşallah benim dileğim de gerçek olacak. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi ilk seçimlerde iktidar olacak.”

“CHP FARKLI BİR MOTİVASYONLA ÇALIŞIYOR”

“235 kilometrelik sahili, 52 koyuyla Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden bir tanesindeyiz. Başkana nasıl geçti dedim, iyi geçti dedi. Bütün belediyelerin altı ayını ölçüyoruz. Muğla’nın da Datça’nın da ölçüyoruz. Ama görünen o ki yaz sezonu açılırken Datça’da açılan halk lokantası, Datça’nın Cumalı, Çeşme, Yazı, Belen Mahallerini kaplayan Betçe Üçüncü Etap Su Projesi’nin hazırlanması, birinci ve ikinci etabın çok önemli sorunları çözmüş olması, vatandaşın anayasaya aykırı olarak girişinin engellendiği sahillerin halka açılması, sahilleri haksız işletenlere karşı işlem yapılması ve kamunun, halkın menfaatlerinin savunulması, 160 depremzede öğrenciye Datça’da ev sahipliği yapılması, sahip çıkılması, Datça Limanı’ndaki iskelelerin yenilenmesi, kapasitelerinin genişletilmesi, Sarıca Yaz Festivali’nin yapılmış olması… Görüyorum ki Datça’da büyük memnuniyet yaratmış. Anketlere yansımış. Başkanı tebrik ediyorum. Sizlere teşekkür ediyorum. Çok dar vakitte oradan oraya koşuyoruz. Çanakkale’den Bursa’ya, Bursa’dan memleketim Manisa’ya, İzmir’e, bugün Muğla’da sabah il başkanları toplantısına. Datça’dan sonra Marmaris’e. Sonra Muğla merkezde MUPA’nın sunumuna katılıp, yarınki toplantı için, Ankara’ya gideceğiz. CHP sadece Genel Başkanı değil, milletvekilleri, Parti Meclisi üyeleri, MYK üyeleriyle, il başkanları, belediye başkanlarıyla farklı motivasyonla çalışıyor. Motivasyonumuz kendimize dair işler değil. Ahmet Aras’ın cebinde bir anahtar var. Aytaç Kurt’un cebinde bir anahtar var. Aytaç Başkanın cebindeki anahtar, Datça Belediyesi’nin kapısının, kasasının anahtarı değil. Ahmet Başkanın cebindeki anahtar, Muğla’nın altın anahtarı değil. Onların ceplerindeki anahtar, önümüzdeki seçimlerde Atatürk’ün partisinin iktidarının anahtarı. Eğer ki bugüne kadar çalıştıkları gibi, umduğunuz gibi dürüst, gayretli çalıştıklarında, emeğe değer verdiklerinde, doğayı koruduklarında, kent suçlarına karşı mücadele ettiklerinde bu yaptıkları görev bizim partimize iktidar yolunu açacak. İktidarın anahtarı onların ceplerinde. Bakın emekliler var. Diyorlar ki emekliler için etkin mücadele, emekliler için seçkin statü. Sendikal statü. Emeklinin örgütlü mücadelesini burada ifade ediyorlar. Biliyorsunuz. Genel Başkan oldum, o gün çıktım ve şunu dedim. Kuru kavga etmeyeceğiz. Asla ve asla Tayyip Erdoğan’ın istediği tartışmaların, Tayyip Erdoğan’ın istediği itişme ve kakışmanın, sürekli onunla ağız dalaşına girip gündemi onun istediği yere çekmesine izin vermeyeceğim. Ben kavga edeceğim. Elbette Tayyip Bey ile kavga edeceğim ama onunla yapacağım kavga onun istediği gibi kimlik kavgası değil, etnik kavga değil, mezhep kavgası değil. Onun istediği gibi suni gündem üzerinde o bana hakaret, ben ona hakaret değil. Onunla yapacağım kavga, geçinemeyen emeklinin mahkum edildiği 12 bin 500 liranın kavgası. Onunla yapacağım kavga, seçimden önce ‘Dört kere zam yapacağım’ deyip, bu sene bir kere bile zam vermediği asgari ücretlinin kavgası. Onunla yapacağımız kavga, yoksul çiftçilerin, emeklilerin kavgası. Gelecekten güveni kalmayan, geleceğinden endişe duyan gençlerin, yurtdışına gitmek isteyen gençlerin, Türkiye’de kalmaları, yaşamaları ve hayal kurmalarına dair kavga.”

“83 MİLYONUN DEDELERİ, NİNELERİ KURTARDI”

“Bir yanda Tayyip Bey, bir yanda Devlet Bey sürekli beka sorunu buluyorlar. O beka sorunu, bu beka sorunu. Ne olacak? ‘İşgal olacak. Dünya devi ülkeler gelecek. Dünyanın gelişmiş ülkeleri Türkiye’yi işgal edecek. Onun için birlikte durmalıyız…’ Tayyip Bey’e şunu söylüyorum. Bu ülkede bir beka sorunu olursa ki oldu, 100 yıl, 110 yıl önce oldu. Geldiler ve işgal ettiler. Ne oldu? Bakın geldikleri gibi gittiler. O günlerde birileri işgal donanmasına kırmızı halı seriyordu. Ama birileri geldikleri gibi gidecekler diyordu. O gün bu ülke beka sorununa düştüğünde Atatürk çağırıyor diye Tayyip Beyin yaptığı gibi, mitinglerine birilerinin yaptığı gibi kot üstüne perdelik kumaştan yalandan kefen çekenler değil, bu memleketin, 83 milyonun toprak altında kefensiz yatan dedeleri, nineleri kurtardı. O gün geldiğinde gereğini bu millet yapar ama esas beka sorunu insanları korkutup, dünyanın gelişmiş ülkeleri gelecek, buralarda hayal kuruyorlar deyip milleti korkutmak değil. Dünyanın gelişmiş ülkelerinin Türkiye’de hayal kurması normal. Şu Muğla’nın bir ilçesinin Allah göstermesin, Datça’nın yarısını ver sana Hollanda’nın tapusunu yaparlar. Marmaris’i vermeye kalk, Almanya’nın iki katını versinler. O yüzden onlar hayal kurar, vız gelir tırıs gider. Ama esas beka sorunu bu ülkenin gençlerinin dünyanın başka ülkelerinde hayal kurmasıdır. Dünyanın o ülkelerinin burayla ilgili hayal kurması değil. Bu ülkenin dört gencinden üçü dünyanın başka ülkelerinde hayal kuruyorsa, işte beka sorunu odur.”

“70 MİLYAR LİRA YENİ VERGİ İÇİN…”

“Tayyip Bey geçtiğimiz günlerde bir beka sorunu daha uydurdu. Ne dedi, ‘İsrail, Türkiye’ye saldıracak.’ Geçmişte bu numaraları yaptı, yutan oldu, yutmayan oldu. Hemen dedim gel. Anlat bunu. Tabi geçmişte bunu deyince, ‘Devlet sırrı, bildiğimiz var, istihbarat teşkilatı, jandarma, polis, askeri istihbarat var. Bildikleri var…’ Gel dedim kapalı oturum yapalım. Gel Meclis’te gizli anlat. İkna olursak hep beraberiz. Ama eğer ki sen bunun altını dolduramazsan, gizli oturumda ne konuşulduğu konuşulmaz. Ama ne konuşulmayanı anlatırım. Kendi gelmedi, iki bakan yolladı. İki bakan sizin televizyonda duymadığınız hiçbir şeyi anlatmadı. Demek ki neymiş? İsrail Türkiye’ye saldıracak korkusunun maksadı varmış. Ama ben de yanılmışım. Ben sandım ki o bunu şunun için yapıyor. Efendim, ‘İsrail, Türkiye’ye saldıracak, açsın, güvencesizsin, işsizsin, kimsesizsin ama derdini konuşma, unut. Beni desteklemelisin çünkü tehlike var.’ Vallahi benim bu dediğimi yapıyor ama fazlasını yapıyormuş. Diyor ki ‘İsrail saldıracak, sizin cebinize elinizi atmanız, bana 70 milyar lira yeni vergi vermeniz lazım.’ Bakın, Tayyip Bey, 2017’de Savunma Sanayi Fonundaki 3 milyar lirayı, bugünkü parayla 30 milyar, ‘İhtiyacı yok, savunma sanayiine yeterince destek verdik’ deyip, alıp Varlık Fonuna devretmişti. O para bugün olsa 30-35 milyar, işlettiği takdirde 50 milyar, 70 milyar.”

“HER HARCAMAYA YENİ VERGİ”

“Şimdi her birinizin, her harcamanızdan yeni vergiler alacak. Demek ki mesele İsrail’in değilmiş, vatandaşa ‘Cambaza bak’ deyip cebine el atmakmış. Tayyip Bey’in bu oyununu milletimize şikayet ediyoruz, milletimize. Diğer bir yandan bir de Numan Kurtulmuş çıktı, geçtiğimiz günlerde. Şunu hatırlayalım, şunu. Tayyip Bey herkese verdiği sözü tutmuyor, hiçbirinize. Emekliye söz verdi, ‘Enflasyona ezdirmeyeceğim.’ Tuttu mu? Asgari ücretliye söz verdi, ‘Dört kere zam yapacağım.’ Tuttu mu? ‘Çiftçilerin taban fiyatı zararına olmayacak, en yüksek desteklemeyi vereceğiz’ dedi. Tuttu mu? Gençlere umut vaat etti, ‘Efendim her şey ucuzlayacak’ dedi. Tuttu mu? Peki kime verdiği sözü tuttu? Hüda Par’a. Kim onlar? Domuz bağcıların avukatları. Kim onlar? ‘Kadınlar sahipsiz kalmasın, sokak hayvanı gibi sahiplendirelim onları’ diyenler. Bunlara söz verdi diye gitti, İstanbul Sözleşmesinden çıktı. Yani kadınların, gençlerin arkasından devleti çekti. Şimdi dünya kadar cinayet işlenince ‘Cezasızlık oluyor, bu işi çözmeliyiz’ diyor. Bir cezasızlık varsa bunun müsebbibi Tayyip Bey’dir, İstanbul Sözleşmesinden çıkmasıdır, saldırganlara, arsızlara, kadın düşmanlarına cesaret vermesidir. O Hüda Par’a söz verdi diye oradan çıktı. O Hüda Par tuttu sürekli ne dedi? ‘Anayasanın ilk dört maddesi tartışılsın. Dördüncü maddesi, ilk dört madde değiştirilemezdir. O maddelere karşı çıkıyoruz’ diyenlere yüz verdi. Geçtiğimiz aylarda sorduk, kıvırdılar. Dün bu sefer Meclis Başkanı çıktı, Numan Kurtulmuş dedi ki, ‘Devletin milletiyle ve ülkesiyle bir bölünmez bütün olduğu’ ifadesi yanlış. Bu nerede yazıyor? Aynı yerde yazıyor. Esas mesele, güya bir entelektüel tartışma başlatacak. ‘Efendim devletin milleti ile ve ülkesiyle değil de millet devleti ve ülkesiyle. Platon diyor ki, devlet kişilerin kurduğu bir yapı değil, şartların gerektirdiği zorunlu bir oluşumdur.’ Platon devleti kutsuyor, öbürü ümmeti kutsuyor, öbürü milleti kutsuyor. Kardeşim hiç oynamaya gerek yok, elini uzatanın eli kırılsın Anayasanın ilk dört maddesinde. Oraya okuyunca şunu anlıyorsun. Türkiye Cumhuriyeti devleti ile, milleti ile, ülkesi ile bölünmez bir bütündür. Nokta. Numan Bey; Tayyip Bey Hüda Par’a bir şey diyemiyor, Bahçeli Hüda Par’a bir şey söylemiyor, bu da Hüda Par’ın alanını genişletecek, hesapta entelektüel tartışma açıyor. ‘Devlet mi milleti ile bütünmüş millet mi devleti ile?’ Biz okuduğumuzdan onu anlıyoruz. Yok efendim, ‘Askerler yanlış yazmış.’ Vallahi biz Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarıyız, Kürdü ile, Türkü ile Lazıyla, Çerkezi ile, Alevisi ile Sünnisi ile Hristiyanıyla, Yahudisi ile Müslüman ile. Biz hep beraber bir ve beraberiz. Orada yazandan anladığımız şudur. Devletimizle, milletimizle, ülkemizle birlikte bir bütünüz, bayrağımız belli, başkentimiz belli, kurucumuz belli, bunlarla sorunu olanlar da belli. Onlara, ilk dört maddeye el uzatanın da elini kıracağız, o kadar söyleyeyim.”

“BU İKTİDARI GÖNDERMEMİZ LAZIM”

“Ben Datça’yı çok seviyorum ama hep böyle gelip hızlı hızlı gidiyorum. Bir kere daha gelmiştim, çok acelem var demiştim. Aytaç Başkan da ilçe başkanım o zaman tabi Aytaç Başkan ilçe başkanıydı, önceki Belediye başkanım beni aldılar bir şeyin önüne götürdüler, acelem var diyorum. Bir fotoğraf çektir öyle gidersin diyorlar, bir duvarın önünde fotoğraf çektik bir baktım bir salyangoz resmi yanında yazıyor ki ‘Çok acelen varsa bu dünyada, ne işin var Datça’da?’ Kusura bakmayın ama benim acelem var yine, o yüzden gidiyorum ama şunu söyleyeyim acelem var, partiyi iktidara getirmemiz lazım, acelem var bu iktidarı bir şekilde göndermemiz lazım, Emeklinin, işçinin, memurun, çiftçinin, gençlerin yüzünü güldürmemiz lazım. Onun için acelem var, onun için gidiyorum, bunlar gidince geleceğim uzun uzun Datça’da tatili yapacağım, söz veriyorum. Hoşça kalın, sağ olun, var olun.”


CHP GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL MUĞLA’DA - 2